KKTC Seçim Sisteminin Eleştirisi


Seçimlerle ilgili tartışmalar çok yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Geçmiş deneyimlerim ışığında edindiğim görüşleri arkadaşlarımla paylaşmak için aşağıdaki yazıyı yazmış bulunuyorum.


KKTC Seçim Sisteminin Eleştirisi 
Taner Erginel
Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı


KKTC de uygulanan seçim sistemi ve sorunları:
7 Ocak 2018 de gerçekleşecek milletvekili genel seçimleri için siyasi partiler yoğun bir yarış içine girdiler. Adaylar geçmişte yaşanan sorunları  anlatmakta  ve kendilerine veya partilerine oy verilmesi halinde bu sorunların tekrarlanmayacağını söyleyerek parlak bir gelecek vadetmektedirler.
Anlatılan  sorunlara  göz attığımız zaman genellikle devlet yönetiminin düzensizliğinden, bozuk bürokrasiden ve  ülkemize yararlı yasaların yapılamamasından  şikayet edildiğini görürüz. Bunların yanı sıra yurt dışında yaşayan kardeşlerimize oy verme hakkı tanınmamasının  yarattığı adaletsizliğe  dikkat çekilmektedir. Yapılan şikayetlerin tümünü sıralamaya gerek yok. Önemli olan bu şikayetler yapılırken sorunların nasıl giderileceği konusunda tutarlı bir öneri yapılamamasıdır.
Şikayet konusu sorunlar yeni değildir. Araştırdığımız zaman, bu sorunların KKTC de  eskiden beri mevcut olduğunu ve gittikçe arttığını  görürüz. Yıllarca bu sorunlardan şikayet edilmiş, buna rağmen çözüm bulunamamıştır. Şikayetleri tekrarlamakla  sorunların kendiliğinden sona ermeyeceğini tahmin etmek zor değildir. Acaba bu sorunları ortadan kaldırmak için nasıl bir yöntem izlemek  gerekir?


Birçok kişi seçimlerde seçmenin daha dikkatli olup daha bilinçli bir seçim yapmasıyla sorunların çözülebileceği kanısındadır. Buna karşı mevcut seçim sisteminin devam etmesi halinde ne kadar dikkat edilirse edilsin bir gelişme olmayacağı, sorunların aynen devam edeceği hatta artacağı görüşü  öne sürülmektedir.
Birçok akademisyen ve araştırmacı  bir ülkede yaşanan sosyal ve siyasal sorunlarla seçim sistemi arasında sıkı bir bağ  olduğu  kanısındadır. Bu nedenle sorunları çözmek için öncelikle seçim sisteminin tanınması ve özelliklerinin öğrenilmesi gerekmektedir. Bu görüş ışığında  KKTC de uygulanmakta olan seçim sistemini incelemeye çalışalım.


Dünyada uygulanan seçim sistemleri "Nispi" ve "Çoğunluk"  olmak üzere  ikiye ayrılır. Çoğunluk sisteminin uygulandığı  ülkelerde genellikle iki parti kalır.  Bu partilerden bazen biri  bazen diğeri iktidara gelerek ülkeyi yönetir. Çoğunluk sisteminin küçük partilere fırsat vermediği,, bu nedenle yeterince demokratik olmadığı iddia edilir.  Buna karşılık Nispi seçim sistemi daha demokratiktir.  Ancak bu  sistemin uygulandığı ülkelerde siyasi partiler sürekli çoğalmakta, sayısız parti oluşmakta  ve koalisyonlardan ülkeyi yönetmek imkansız hale gelmektedir.  Bu nedenle Nispi seçim sisteminde partilerin sürekli artmasını önlemek  için formüller üretilmiştir.  D'Hondt  seçim sistemi bu formüllerden biridir.


Belçikalı hukukçu ve matematikçi Victor D'Hondt tarafından 1878' yılında  tasarlanmış olan bu yöntemde partilerin aldığı oylar farklı bir şekilde sayılmakta ve  fazla oy alan partiler avantajlı olmaktadır. Ancak bu da yeterli olmayınca Meclise girebilmek için baraj düşünülmüş ve "Barajlı  D'Hondt Sistemi" oluşturulmuştur.
 
D'Hondt Sisteminin demokratik olduğu, ancak uygulandığı ülkelerde başka sorunlara   neden olduğu görülmüştür. Bu sistemin uygulandığı ülkelerde demokrasinin zamanla  kaosa  dönüştüğü iddia edilmektedir. O zaman sormamız gerekiyor. Bizdeki sorunlar demokrasinin kaosa dönüşmesinin ortaya çıkardığı sorunlar olamaz mı?


KKTC seçim sistemi "Barajlı D'Hondt" sistemidir.  Bu sistem Türkiye örnek alınarak 1976 da Seçim ve Halkoylaması Yasası ile ülkemize gelmiştir.    "D'Hondt " sisteminin gereği olarak  seçmenler iyi ve güvendikleri bir kişiyi değil bir partiyi, daha doğrusu bir ideolojiyi seçmeye yönlendirilmektedirler. Bir ülkede genellikle 5 veya 6 parti kalmaktadır.  Zamanla halkın başarısız partiden uzaklaşacağı ve başarılı partiye oy vererek ona ülkeyi yönetme şansı tanıyacağı düşünülmektedir.
Teorik olarak bu görüş doğru görünmekle birlikte pratikte başka sorunlar ortaya çıkmaktadır.  Zamanla her partide  kemikleşen üyeler  oluşmakta ve devleti iktidara gelen partinin bürokratları yönetmektedir.  Onlar da partilerine oy veren kişileri memnun etme ve gelecek seçimde oy verecek olanların işlerini yapma çabası içine girmektedirler. Böylece iktidardaki partiye oy verenlerin işlerini yapan bir bürokrasi oluşmaktadır. Üst kademe yöneticilerinin üçlü kararnameyle atanma olanağı ile " D. Hondt" sistemi bir araya gelince KKTC'de şikâyet ettiğimiz sorunların  ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır.
Bu sistemin başka tuhaflıkları daha vardır. Seçimlerde aday olan bir kişi düşünün. Partisinin, aldığı oy oranına göre belli sayıda milletvekili çıkarma olasılığı vardır. Şu halde aday bir taraftan partisine oy verdirmeye çalışırken diğer taraftan, tercih ve karmalarda   arkadaşlarına oy verdirmemeye ve listede üste çıkmaya çalışacaktır. Kişisel menfaati doğal olarak böyle hareket etmesini gerektirecektir.. Dolayısıyla bu sistemde adaylar arkadaşlarının kuyusunu kazmaya yönlendirilmektedir. Bu nedenle siyasi partilerde klikleşmeler ve hizipleşmeler olmakta sistem adayları dürüstlükten uzaklaştırmaktadır.


Seçim sistemi değişmeden ülkenin sorunlarını ortadan kaldırmak kolay değildir. Örneğin KKTC de bir partiye vurulan her mühür 50 oy sayılır. Partinin otuz millet vekili çıkarıp iktidara geldiğini varsayalım. Millet vekili olamayan diğer 20 adayın durumu ne olacaktır? Kazananların kazanmasında kaybedenlere verilen oyların da katkısı vardır. Onlar da pastadan pay isteyeceklerdir. Müdür, müsteşar olmak isteyecekler veya başka bir şekilde ödüllendirilmeyi talep edeceklerdir.


Kaybedenlerin isteklerine partinin karşı gelmesi kolay olmayacaktır. Çünkü bunu yaptığı takdirde  parti gelecek seçimde  kazanma şansını yitirecektir.  Böylece bozuk bürokrasi sorunu devam edecek ve şikayet ettiğimiz sorunların ortadan kalkması mümkün olmayacaktır.


Seçim sistemini değiştirmek için öneriler:
KKTCde seçim sisteminin   sistemin yarattığı sorunlar geçmişte başlamış ve bu sorunları çözmek için öneriler yapılmaya başlamıştır. Bazı hukukçu arkadaşlar seçimlerin daha demokratik olması için öneriler yapmaya başlamışlardı. Seçimlerde oy vermeyi kolaylaştırma, seçmenin iradesini  doğru bir şekilde ortaya çıkarma ve oyların yanmasını önleme amacıyla görüşler öne sürdüler. Yüksek Seçim Kurulu bu görüşleri dikkate alıyordu. Daha da ileri giderek dünyanın en şeffaf ve en adil seçim sistemini oluşturmak için içtihat oluşturmaya gayret etti. Bu konuyu KKTC Barosunun yayınladığı "Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları" başlıklı kitabımda anlatmaya çalıştım. Bir taraftan  D'Hondt Sistemi ni tartışırken diğer taraftan da sistemin kusurlarını azaltacak yani vatandaşa bir  partiyi değil tanıdığı ve güvendiği kişiyi seçme olanağı verecek görüşleri  desteklemeye çalıştık.
KKTC  seçim yasasında   "D'Hondt "sisteminin kusurunu bir ölçüde azaltmak ve seçmene adaylardan beğendiği şahsı seçme olanağı tanımak  için "karma ve tercih" olanağı bulunmaktadır.  Bu olanağın kolaylaştırılması, "karma ve tercih" oylarının yanmamasının sağlanması halinde olumlu yönde bir gelişme olabilirdi. Maalesef tam ters yönde bir gelişme olmuş ve yapılan yasa değişikliği ile "karma ve tercih"  zorlaştırılarak seçmenler sadece parti seçmeye yönlendirilmiştir.  Bu gelişme sistemin sorunlarının devam edeceğini ve  artacağını göstermektedir.  Birçok oyun yanacağı ve böylece demokrasiden uzaklaşacağımız iddia edilmektedir.


İyi bir seçim sistemi nasıl bulunabilir?
"D.Hondt" sistemine karşı  daha sorunsuz bir  seçim sistemi bulunamaz mı?  Bu konuda bir karar vermeden önce Ulu Önder Atatürk'ün Türkiye'nin  sorunlarını çözmek için izlediği yönteme değinmek istiyorum. Atatürk hukuk, eğitim, şehircilik, harf ve bunun gibi birçok konuda  önce dünyada en başarılı olmuş ülkeyi saptar, bu ülkenin  en üstün  ilim adamlarının  görüşlerini elde ederdi. Daha sonra  Türkiye'de o konuyu en iyi bilenlerin görüşleriyle karşılaştırıp bir sonuca varırdı. Böylece,  dünyada mevcut en iyi uygulamayı saptayan  ve ondan daha iyisini yapmaya çalışan bir yöntem izlerdi.  Maalesef ülkemizde dünyayı tarama, en iyisini saptama ve ondan daha iyisini yapmaya çalışma gibi bir yöntem yok. Atatürk yöntemini  izleyerek dünyadaki seçim sistemleri konusunda bilgi edinmemiz ve en başarılı olanı saptamamız doğru adım  olamaz mı?
Dünyayı taradığımız zaman ilk bakışta karşımıza "Dar bölge çoğunluk sistemi" çıkar.  İngiltere'de yıllarca uygulanmış bu sistemin sorunlarını öğrenmeye çalıştığımız zaman halkın fazla şikayetçi olmadığını görürüz. Türkiye'nin düşünürlerinin de bu sistemden övgüyle söz ettiklerine tanık oluruz.
"Dar bölge çoğunluk sistemi" uygulandığı zaman  KKTC de nasıl bir durum olacağını düşünelim. KKTC, 50 seçim bölgesine ayrılacak ve her bölgede seçmen en güvendiği kişiyi seçerek Meclise gönderecektir. Kişiye oy verirken partisini de dikkate alacaktır. Böylece sadece partiye değil hem partiye hem de bireye önem veren bir seçim sistemi oluşmuş olacaktır. Bu durumda parti bürokratlarının etkisi otomatik olarak azalacaktır. Bölge halkı seçtiği kişiyi tanıyacak ve ona nasıl bir yasa istediğini anlatabilecektir. Seçilenler seçmenlerin işini yapan veya onlara çıkar sağlayan bir konumda  değil, ülkenin ihtiyaç duyduğu yasaları yapan bir konumda olacaklardır.


Böyle bir değişikliğin yanı sıra  partiye hizmet etmeye değil, liyakate göre memur atama ilkesi de benimsenirse, yani  3'lü kararname ile üst kademe yöneticisi atamaktan ve müşavir ordusu yaratmaktan vazgeçilirse, KKTC'de değişik bir yaşam başlayacaktır. Bu durumda KKTC'de gördüğümüz sorunların süratle ortadan kalkmaya başlayacağını söyleyebiliriz.


Dış ülkelerde yaşayan KKTC vatandaşlarının oy verme hakkı:
Şikâyet konusu olan diğer bir konu dış ülkelerde yaşayan kardeşlerimizin oy verme hakkı olmamasıdır. Kanımca bu sorun da seçim sistemi ile bağlantılıdır. D.Hondt sistemi siyasi partilerde kemikleşme  oluşturmakta ve parti bürokratlarını önemli bir konuma getirmektedir. Onlar da  dış ülkelerden gelecek oyların hangi tarafı destekleyeceğinden emin olmadıkları için dış oylara sıcak bakmamaktadırlar.
Basit bir yasa değişikliği ile İngiltere, Avustralya ve Türkiye'de yaşayan KKTC vatandaşlarına oy verme hakkı tanınabileceği halde maalesef bu olanak bir türlü gerçekleşmiyor. Bunun yerine onlar gerçekleşmesi  çok zor olan, aday olma hakkı talep etmeye yönlendirilmektedirler.
Yasalarımızda dış ülkelerde yaşayanların oy verme ile aday olma hakları çok farklı düzenlenmiştir. Oy verme hakkı yasalarda düzenlenmiştir ve yasayı değiştirmek çok kolaydır. Dış ülkelerde yaşayanların milletvekili seçimlerinde  aday olma  konusu ise Anayasa'da düzenlenmiştir. Buna göre bir kimsenin aday olabilmesi için KKTC de en az üç yıl  ikamet etmesi gerekir. Dış ülkelerde yaşayan, KKTC de 3 yıldan az yaşamış  kişilerin aday olabilmesi için Anayasa değişikliği gerekir.  KKTC'de en zor olan şey ise, Anayasa'da değişiklik yapmaktır. Dış ülkelerde İngiltere, Türkiye ve Avustralya'da  olan Kıbrıs dernekleri daha fazla isteyelim ne kadar alırsak kârdır düşüncesi içinde aday olmayı ön plana çıkarmakta, böylece konuya sıcak bakmayan siyasiler talebi ret etmek için bir mazeret bulmaktadırlar.
 
Başkanlık Sistemine geçme  sorunları çözecek mi?
Ülkemizdeki sorunları gören bazı düşünürler Seçim Sisteminin değil, Hükümet Şeklinin değişmesiyle yani Parlamenter sistemden Başkanlık sistemine geçmekle sorunların çözülebileceğini öne sürmektedirler. Bu da hatalı bir görüş olabilir. Çünkü  seçim sisteminde değişiklik yapmadan sadece Hükümet şeklinde değişiklik yapıldığı zaman sorunlar devam  edebilir ve bu da büyük hayal kırıklıklarına  neden olabilir.  Bilimsel araştırmalar  sosyal ve siyasal yapıyı Hükümet Şeklinden çok  Seçim Sisteminin   etkilediğini göstermiştir. 
Bu gerçekler ışığında dünyada başarı ile uygulanmış Seçim Sistemleri ve Hükümet Şekilleri ile ilgili seminerler ve konferanslar düzenleyip bilgimizi artırmamız ve KKTC yi dünyanın en iyi seçim sistemine kavuşturmaya çalışmamız  gerekmiyor mu?