Yalancı Şahitlik ve Adil Yargılama
Yazan : Taner Erginel
Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı

Geçen hafta yalancı şahitlik konusu  gazetelerin gündemindeydi. Öğrendiğime göre  ciddi bir suçtan tutuklu bulunan  bir sanık savunmasını yapmak için  yalancı tanık bulma çabası içine girdi. Aralarında avukat, polis de bulunan   kişiler ona yardımcı olmaya çalıştılar. Tümü yalancı tanıklık yapma ve yalancı tanıklığa  teşvik etme suçlarından tutuklandılar. Aleyhlerine soruşturma başlatıldı.
Bilindiği  gibi ülkemizde uygulanan İngiliz veya Anglosakson hukuk  sistemi Türkiye'de uygulanan Kontinental veya Kıta Avrupası hukuk sisteminden oldukça  farklıdır. Bu farkı bilmek ve  yasal olayları bu bilgi ışığında değerlendirmek önemlidir.
Ayrı egemenliğimizin oluştuğu 1963 yılından itibaren Kıbrısta uygulanan hukuk sistemi ile Türkiyede uygulanan  hukuk sistemi arasındaki farklara tanık olmaya başladık. Özetlersek  Kıbrısta uygulanan Anglosakson hukuk sisteminde gerçeğin daha iyi ve net bir şekilde ortaya çıktığını gördük. Bu nedenle geçmişte  kimse yalancı tanık bulma çabası içine girmiyordu. Başta sanık olmak üzere herkes bu çabanın boşa harcanacağının farkındaydı. Şimdi sanıklar yalancı tanık bulmak için bu kadar büyük bir çaba gösteriyorlarsa  ve onların bu gayretini  önlemek için   operasyonlar düzenleniyorsa  hukuk sistemimizde bir değişim oluyor demektir.
Kıbrısta uygulanan hukuk sisteminin daha adil sonuçlar verdiğini görünce hukuk seminerlerinde bu konuda görüşler öne sürmeye ve kıyaslamalar yapmaya başladık.

11- 12 Şubat 1999 tarihlerinde TC Adalet Bakanlığının, Kıbrıs Türk Kalkınma Platformu ile birlikte Ankara'da düzenlediği hukuk formuna katıldım. O tarihte Anayasa Mahkemesi Başkanı olup daha sonra TC Cumhurbaşkanı olan Sn. Ahmet Necdet Sezer, Yargıtay üyesi olup daha sonra Yargıtay Başkanı olan Sn. Sami Selçuk, Türkiye Yargıtay Başsavcısı Sn. Vural Savaş ve diğer önemli hukukçuların dinleyici olarak katıldıkları bu forumda iki sistem arasındaki farkları örnekler vererek anlatmaya çalıştım. KKTC yargısının üstün özelliklerine dikkati çektim. Dünyadaki tüm sistemleri öğrenip kıyaslamamız gerektiğini söyledim. Dünyada tüm devletlerin daha adil yargı oluşturma yarışı içinde olduklarını ve başarı sağlayanların büyük saygı gördüklerini anlattım.


11- 12 Şubat 1999 tarihinde Anakarada gerçekleşen forumda örnekler vererek KKTC yargısının daha adil olduğunu  anlattım. Uyguladığımız sistemin daha adil olmasının en önemli nedenlerinden birinin ise bu yargılama yönteminde gerçeğin net bir şekilde ortaya çıkması olduğunu söyledim.. Konuşmamdan sonra o tarihte Yargıtay üyesi olan Sn. Sami Selçuk görüşlerime katıldığını söyledi. "Çok doğru konuştun. Seninle aynı görüşteyim. Keşke Türkiye yargısını daha fazla eleştirseydin," dedi.
Konuşmamda yargıç olarak başımdan geçen bazı olayları anlattım. Bu olaylardan biri  bugün gazetede okuduğumuz olaya benzemektedir. 1974 yılından sonra  bir ceza davası dinliyordum. Bir köyde geceleyin bir ağılda kavga ve yaralama olmuştu. Mahkemede itham edilen sanık suçunu kabul etmedi ve şikayetçiyi yaralayanın kendisi olmadığını, o gece köyde bulunmadığını, Lefkoşa'da bir arkadaşının yanında olduğunu iddia etti. Lefkoşa'da yaşayan arkadaşını da Mahkemeye tanık olarak getirdi. Bu bizim alışkın olmadığımız bir savunma şekli idi. Bu iddiayı hayretle dinledim ve Sanığa şunları söyledim.  " Türkiyeden yeni gelmiş olmalısın. Yaptığın savunma Türkiyede uygulanan Kontinental hukuk sisteminde bir anlam ifade edebilir. Ancak bizim hukuk sistemimizde böyle bir savunmanın yeri yoktur. Çünkü burada gerçek kolayca ve  çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Savcılığın seni ve tanıklarını çapraz sorgulamaya hakkı vardır. Benim de gerçek ortaya çıkıncaya kadar savcının  soru sormasına izin  vermem gerekir. Örneğin savcı sana Lefkoşa'ya saat kaçta geldiğini, saat kaçta arkadaşını gördüğünü, ne konuştuğunu, ne yiyip ne içtiğini sorma hakkına sahiptir. Bu sorular sorulurken diğer tanıklar Mahkeme salonunda bulunmayacaklardır. Daha sonra aynı sorular arkadaşına sorulduğu zaman onun aynı yanıtları vermesi olanak dışıdır. Bu nedenle hukuk sistemimizde gerçek net bir şekilde ortaya çıkmaktadır."
"Dilediğin savunmayı yapmakta serbestsin. Bu amaçla yalan da söyleyebilirsin. Yalancı şahit de getirebilirsin. Bizim ülkemizde yalancı şahitlik suçu çok ender hallerde gerçekleşir. Bu güne kadar kimseyi bu suçtan mahkum etmedik. Çünkü hukuk sistemimiz sanıkları savunmalarını yapmada özgür bırakmayı tercih etmektedir. Ancak yalan söylemenin sanıklara bir faydası da yoktur. Çapraz sorgulamada birkaç sorudan sonra gerçek meydana çıkar ve gülünç duruma düşerler."
" Buna karşılık  iyi bir avukat tutup karşı tarafın tanıklarını sorgulayabilirsin. Karşı tarafın iddialarının abartılı ve haksız yönlerini ortaya çıkarabilirsin.  Gerçeğin daha net bir şekilde ortaya çıkmasına yardımcı olabilirsin," dedim.
Bu açıklamadan sonra sanık farklı bir hukuk sisteminde yargılandığını anladı. Suçunu kabul etti ve karşı tarafın kendisini tahrik ettiğini öne süren farklı bir savunma yaptı. Böylece gerçek ortaya çıktı ve gerçek olaylara  dayanan bir dava dinlenmiş oldu.

Anglosakson sistemde gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasının nedeni sistemin  "Adversarial" olmasıdır. Bu sistemde yargılama  eşit tarafların karşılıklı mücadelesi olarak gerçekleşir. Yargıç pasif bir konumda iki tarafın mücadelesini yönetir. Taraf avukatları karşı taraf tanıklarını çapraz  sorgulayarak gerçeği ortaya çıkarır. Kontinental sistemde ise gerçeği arama görevi yargıca verilmiştir. Buna " inquisitorial"  yani araştırıcı sistem denir.  Kontinetal sistemde Anglosakson sistemde olduğu gibi  çapraz sorgulama yapılamaz.  Bu nedenle gerçek net bir şekilde ortaya çıkmaz.  Kontinental Mahkeme kararlarını okuduğumuz zaman gerçeğin net bir şeklide ortaya çıkmadığını ve bazı varsayımlara dayanarak sonuca varıldığını görürüz.

Ankara hukuk formunda verdiğim diğer örnek   bilirkişi raporları ile ilgili idi. Türkiyeden gelen bilirkişi raporlarının çapraz sorgulamaya tabi olacağı düşünülmeden hazırlandığını, bu nedenle abartılı olduğunu  anlattım. Bu konuda kendi tecrübelerimden örnekler verdim. Anglosakson sistemde bilirkişi raporu olmadığını, tarafların kendi uzman tanıklarını Mahkemeye getirdiklerini ve çapraz sorgulamaya direnecek daha gerçekçi şahadet vermek zorunda kaldıklarını söyledim.

Bugün yaptığımız gözlemler Kontinental sistem uygulamalarının sistemimiz içine girmekte olduğunu göstermektedir. Bu değişimin yargımızı daha adil hale getirmeyeceğini söyleyebiliriz. Bazı akademisyenler sistemleri trafiğin yolun solunda veya sağında gitmesine benzetmektedirler. Trafiği karma hale getirdiğimizi varsayalım. Bazen sağda, bazen solda gidildiği zaman karmaşa çıkması ve daha fazla kaza meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Yargımızda olumsuz değişimleri önleme ve daha adil hale gelmesine katkıda bulunma amacıyla "Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları" isimli bir kitap yazdım. Yukarıdaki deneyimler gibi deneyimleri bu kitapta anlatmaya çalıştım. Arzu edenler kitabı Barolar Birliğinin, Küçük Kaymaklıdaki  merkez binasından alabilirler.

Özetlersek KKTC de dünyanın en adil yargısını oluşturmamız mümkündür. Ancak bunun için bu ideali benimsememiz  ve gerekli   çabayı göstermemiz gerekir.