Hakim Mehmet Zeka Bey in ölüm yıl dönümünde Taner Erginel in Kıbrıs gazetesinde yayınlanan yazısı
29.5. 2015
Hakim Mehmet Zeka Bey in ölüm yıl dönümünde Taner Erginel in Kıbrıs gazetesinde yayınlanan yazısı:
Bugün Hakim Mehmet Zeka Beyi mezarı başında bir kez daha anmış bulunuyoruz.
Zeka Beyle ilgili söylenenler arasında bir noktayı özellikle ön plana çıkarmak istiyorum. O da bir sanığın mahkumiyet öncesi tutuklu kalması ile ilgili görüşleridir. Zeka Beyin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ifade ettiği bu görüşler güncelliğini korumakta ve tartışılmaya devam etmektedir. Almanya Ceza Yasasını değiştirerek Zeka Beyin görüşlerini yasal hale getirmek zorunda kalmıştır. Diğer Avrupa ülkelerinin ve Türkiye'nin de bu görüşlerden etkilenmesi söz konusudur.
Kıbrıs Türk halkının yetiştirdiği bir hukukçunun tüm Avrupayı etkilemesi abartılı bir görüş gibi görünebilir. Ancak inceledikçe burada abartı olmadığını görürüz.
İzninizle bu etkilemenin nasıl gerçekleştiğini anlatmaya çalışayım.
Bir Batı Alman vatandaşı olan Karl Heinz Wemhoff, 1961yılında, hile, dolandırıcılık ve benzer suçları işlediği nedeniyle tutuklandı. Duruşmanın tamamlandığı 7 Nisan 1965'e kadar üç yıl beş ay tutuklu kaldı. Kefaletle serbest kalmak için yaptığı müracaatlar, kaçabileceği veya delilleri ortadan kaldırabileceği gerekçeleri ile reddedildi.
Yargılama sonunda mahkum oldu ve tutukluluk süresinin cezadan sayılmasına karar verildi. Ancak bu mahkumiyet kararı İnsan Hakları Mahkemesindeki tartışma açısından önemli değildi. Wemhoff Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açtığı davada mahkûm olmadan önce 3 yıl 5 ay tutuklu kalmasının insan haklarına aykırı olduğunu iddia etti.
Zeka Bey dışındaki diğer 6 yargıç, 3yıl 5 ay tutukluluğun makul olduğu ve insan haklarını ihlal etmediği kanısına vardı. Hakim Zeka Bey ise bu kadar uzun tutukluluğun adaletsiz olduğuna, sanığın uzun süre tutuklu kalmasının insan haklarını ihlal ettiğine karar verdi. Zeka Bey kararında devletin görevini yapması ve yargılamayı en erken bir zamanda sonuçlandırması gerektiğini belirtti ve en olumsuz koşullarda bile bir kişinin mahkumiyet öncesi 6 aydan fazla tutuklu kalmaması gerektiğini karara bağladı. Zeka Bey kararında şöyle dedi.
"Masum olma olasılığı olan bir kimsenin
yıllarca tutuklu kalması onu mahveder. Wemhoff
davasında sanığın sonuçta mahkûm olduğu doğrudur.
Ancak beraat da edebilirdi. Bir sanığın mahkûm
olmadan uzun süre tutuklu kalması onun manen
yıkımına neden olur. Manen yıkılan bir kimse
ise suçsuz olduğunu kanıtlama arzu ve iradesini
kaybeder."
Wemhoff kararından sonra dünyanın insan hakları savunucuları Zeka Beyin görüşlerinin yanında yer aldılar. BM İnsan Hakları Komisyonu hazırladığı raporda Zeka Beyin görüşlerine tamamen katıldığını ve onun görüşlerine ekleyecek bir görüşleri olmadığını ifade etti.
Bir sanığın yargılama süresince uzun süre tutuklu kalması insan haklarına ve hukuk ilkelerine aykırıdır. Çünkü tüm dünya Anayasalarına göre bir kimse yetkili bir mahkeme tarafından mahkum olmadığı sürece suçsuz kabul edilir. Bir insanın suçsuz kabul edildiği bir süreçte hapiste kalması doğru olabilir mi?
Yasalar mahkumiyet öncesi bir sanığın tutukluluğuna karar verebilmek için sanığın kaçma veya delilleri karartma olasılığı bulunması gerektiğini belirtmektedirler. Halbuki devletler basit önlemlerle bu olasılıkları önleme olanağına sahiptirler.
Almanya insancıl görüşlere karşı fazla direnemedi ve 6 ay sınırlamasını kabul ederek bir kimsenin mahkumiyet öncesi 6 aydan fazla tutuklu kalamayacağını ceza yasasına koydu. Diğer Avrupa ülkeleri de onu izlemeye başladılar. Birçok ülkede büyük direnmeler olmakla birlikte tüm dünya o yöne gitmektedir.
Dolayısıyla mağdur olan insanları koruyan bir ilkenin Zeka Bey tarafından ortaya atıldığını ve onun tüm insanlığa armağanı olduğunu söyleyebiliriz..
Taner Erginel