3.4.2015 tarihinde Çağatay Beyin 26.cı ölüm yıl dönümünde Taner Erginel in yaptığı konuşma

Kardeşim Çağatay Bey,
Çağatay Bey en sevdiğim dostlarımdan biri idi. Aramızdan ayrılalı yıllar geçti. Buna rağmen anıları canlılığını koruyor.

Neydi  bu anılar? Onu bizim açımızdan ölümsüz kılan nedir?
Hemen söyleyeyim.
Çağatay Bey tanıdığım en erdemli veya eski deyişle en faziletli  insanlardan biri idi.
O zaman sorabilirsiniz. Erdem nedir? Bir insan nasıl erdemli olur?
Sözlüğe baktığımız zaman erdemin çeşitli tanımlarını görürüz.
Bir tanıma göre erdem ahlakın övdüğü iyilik, yiğitlik, alçakgönüllülük, doğruluk gibi niteliklerin genel adıdır.

Erdem  ahlaka paralel bir kavramdır. Fakat ahlaktan farklıdır. Çünkü ahlak kurallarını  herkes öğrenip bunlara uygun hareket edebilir. Erdem ise doğuştan gelen bir özelliktir.  İçten gelen herkese iyilik yapma ve iyi bir insan olma arzusunun sonucudur.
Fransız filozofu Voltaire' e göre "İnsanlar eşittir. İnsanları farklı yapan erdemdir." Çağatay Beyi diğer insanlardan farklı  yapan da erdemli olmasıydı.
Erdemin bir tanımı şöyledir. "Erdemli kişi herkesin işini kolaylaştıran fakat kendisi şikayet etmeden güçlüklere göğüs gerebilen kişidir." O zaman onu tanıyanlara soruyorum. "Çağatay Bey bu tanıma uygun muydu?" Aldığım yanıt her zaman  şöyle olmuştur. "Evet o bu tanıma tamamen uygun birisiydi."

Sizlere Çağatay Beyin erdemli olduğunu gösteren  bir olay anlatayım.
Bir arkadaşım anlattı. Şöyle dedi. "Hayatım boyunca bana  yardımcı olan insanlar tanıdım. Kim bana yardım ettiyse bunu unutmadı ve bir gün bir vesile ile yaptığı yardımı  hatırlattı. Diğer bir deyişle yaptığı iyiliği  yüzüme vurdu. Bunun gibi Çağatay Beyin  de büyük iyiliklerini gördüm. Bir gün onunla karşılaştığım zaman yaptığı yardımlardan söz ettim. Onun da diğer siyasiler gibi yaptığı yardımı abartarak anlatacağını sanıyordum. Baktım ki bir şey söylemiyor. 'Bir zamanlar bize büyük iyiliğiniz olmuştu' dedim. Hayretle gördüm ki bu olayları hatırlamıyor. Daha doğrusu yaptığı hiçbir iyiliği hatırlamıyor. Herkese iyilik yaptığı için bunları aklında tutuma gereği duymuyor. O zaman sürekli iyilik yapan ve yaptığı iyilikleri kafasından silip atan bir insan olduğunu anladım. Anladım ki Çağatay  Bey erdemli bir insandır. İyilik yapmak onun karakterinde vardır."

Çağatay Bey öleli 26 yıl oldu. Halkımız onu hatırlıyor. Onu yakından tanımayan herhangi bir vatandaşa sorunuz. Çağatay Bey nasıl bir insandı diye. Size "Düzgün bir insandı" diyecektir. Aleyhinde konuşan var mı diye baktığınız zaman. "Hiç yoktur" yanıtını alacaksınız.
İki dönem Başbakanlık yapmış, 1970 yılından öldüğü 1989 yılına kadar aktif siyaset içinde bulunmuş bir adamı halkın  unutmadığını ve kimsenin onun hakkında söyleyecek kötü bir sözü bulunmadığını görerek şaşacaksınız.

Çağatay Bey, KKTC halkına çok önemli hizmetlerde bulundu. Kıbrıs Türk halkının demokratik bir devlet kurmasında ve  özgür bir halk olarak bu günlere gelmesinde büyük katkısı oldu. Onun yaptığı işleri biz üst düzey bürokratlar görüyorduk. Ancak bir  çok kimse farkında değildi. Çünkü onda erdemin diğer bir özelliği daha vardı. Tevazu veya diğer bir deyişle alçak gönüllülük. Çağatay Bey yapılan işlerde kendisini ön plana çıkarmaz arkadaşlarının yapılan iyi işlere sahip çıkmasına göz yumardı. Bu nedenle Başbakanlığı döneminde yapılmış birçok işin onun tarafından yapıldığını veya o işlerin yapılmasında büyük katkısı olduğunu bir çok kişi anlayamamıştır.

Peygamberimiz Hz.Muhammede  atfedilen bir söz vardır.  "Adalete hizmet eden kişi tüm ömrünü ibadetle geçiren bir kişi kadar hayırlıdır."
O zaman sormamız gerekiyor. "Çağatay Bey KKTC adaletine  hizmet etti mi?" Bu soruyu sorduğumuz ve araştırmaya başladığımız zaman ilginç bir  gerçekle karşılaşırız.
Çağatay Bey, mahkemelerde memur olarak çalışmış, ayrıca avukatlık yapmış birisi idi. Mahkemelerin sorunlarını ve ihtiyaçlarını yakından biliyordu. Bu nedenle diğer bazı hukukçular gibi sanal bazı görüşlerden hareket ederek önerilerde bulunan ve yargıyı daha iyi hale getireceğini söyleyip gerçekte daha kötü hale getiren insanlardan  biri değildi. O, ne yaptığını biliyordu. Ve ne yapmışsa yargıya yararlı olmuştur.

Yargının tüm dünyada yaygın iki hastalığı vardır. Bağımsızlık sorunu ve yargıçların maaş sorunu.

Çağatay Bey,  1975 ve 1985 Anayasalarını hazırlayan Kurucu Meclislerde bulundu. 1975 Federe Devlet  Anayasasını hazırlayan Kurucu Meclisin sözcüsü idi.  Bu Anayasada çoğu kişinin fark etmediği olağanüstü bir değişiklik olmuş ve Adalet Bakanlığı ortadan kaldırılarak KKTC Yargısı dünyanın en bağımsız yargısı haline getirilmiştir.

Yargının en önemli özelliği tarafsızlığıdır. Yargıçların bir olayda tarafsız hareket etmeleri gerekir ki adil karar verebilsinler. Halkın yargıdan beklentisi tarafsızlıktır.  Tarafsızlığın en büyük düşmanı ise  siyasilerin yargıya müdahale etmesidir.

Bildiğiniz gibi günlük yaşamda her başı sıkışan ve  Mahkemelere işi düşen kişi önce seçtiği ve etkileyebileceği siyasilere başvurur. Eğer bir ülkede siyasilerin mahkemelere etki etme olasılığı varsa adalet yara alacaktır. Mahkemelerin tarafsızlığı ortadan kalkacak ve halkın adalete güveni azalacaktır. Bu nedenle dünyanın tüm devletleri siyasilerin yargıçları etkilemesini önleme çabası içindedir. Bunun için yargıçların tayin terfi ve nakilleri konusunda Hükümetin söz sahibi olmasını önlemek gerekir.

Bir yargıç düşünün . Toplum içinde saygın bir yeri var. Günü geldiği zaman terfi edemezse saygınlığını yitirecektir. Hatta toplum içinde değersiz, bir insan konumuna düşebilir. Kuşku yok ki yargıç  bu duruma düşmemek için elinden geleni yapacaktır. Eğer Hükümetin veya siyasilerin onun terfi etmesinde  rolü varsa onların isteklerinden etkilenecektir. İşte bu nedenle bir ülkede adil  yargı olması için yargıçların Hükümetten ve siyasilerden etkilenmeyecek bir konumda olması, yani bağımsız olması gerekir. Bağımsızlık yargının en önemli özelliğidir. Adaletin teminatıdır.

Dünyadaki tüm ülkeler yargı bağımsızlığı oluşturmak isterler. Bunu gerçekleştirebilen  ülkeler bu özellikleri  ile övünürler. İşte Kıbrıs Türk Federe Devleti  Anayasası bu alanda en iyisini yapmış ve yargının tamamen bağımsız olmasını sağlayacak bir düzenleme getirmiştir. Adalet Bakanlığını kaldırarak yargıçların tayin terfi ve nakli konusunda karar verme yetkisini Yüksek Adliye Kuruluna vermiştir. En ileri ve en demokratik ülkelerin bile yapamadığını yapmıştır. Bu gelişmeyi  o tarihte Kurucu Mecliste görev yapan  bir grup idealist hukukçuya borçluyuz. Bu hukukçular arasında Çağatay Beyin önemli bir rolü olmuştur.

Bu gelişmeden sonra KKTC dünyada en bağımsız Yargı organlarından birini oluşturmayı başardı. Yargıyı ilgilendiren konularda karar verilmesi Yargıya kaldı. Verilen kararları Hükümetin etkilemesi şöyle dursun bu kararlardan  haberi bile olmamaktadır. KKTC yargısının bu aşırı bağımsızlığından  hiç bir siyasal partinin şikayeti olmamıştır. Bu düzenleme KKTC için bir kıvanç kaynağı olmuştur.  

Bugün KKTC yargısına bir güven varsa KKTC halkı adaletten fazla şikayetçi değilse nedeni bu düzenlemedir.

Çağatay Beyin Yargıya hizmeti bununla sona ermedi.
Yargının diğer  sorunu yargıçların maaş sorunudur. Geçmişte kamu görevlilerinin maaşlarının belirlenmesi Hükümetin iradesine bağlı idi. Bu nedenle Yargıçlar Hükümetle ya kavga haline girerlerdi ya da dost olurlardı. Takdir edersiniz ki bu durumların ikisi de sakıncalıdır. Yargının bu ikinci hastalığını da KKTC Hükümeti  çözmüştür. Bu sorunu çözen hukukçular arasında yine  Çağatay Bey vardı. Yapılan bir yasa ile yargıçların maaşları siyasal kamu görevlilerinin maaşlarına endekslendi. Yani bakanlar ve milletvekilleri kendi maaşlarını her artırdıklarında otomatik olarak yargıçların  maaşları da artmaya başladı. Böylece yargının ikinci büyük hastalığı da giderilmiş oldu.

Yargının her iki  hastalığı giderilirken de Çağatay Bey, Milletvekili, Bakan veya Başbakan olarak etkin söz sahibi olmuştur. Yargının sorunlarını bilen deneyimli bir  hukukçu olarak büyük katkısı oldu.

Böylece KKTC Yargısını kusursuz hale getirmek isteyen idealist  hukukçuların önü açılmıştır. Çağatay beyi örnek alalım ve ona layık olmaya çalışalım.