KKTC de Avukatların Ekonomik Sorunları ile İcra Sorunu

Hukuk sürekli değişim içinde olan bir bilim dalıdır. Bunun nedeni toplumların sürekli değişmesidir. Bu değişim nedeniyle ihtiyaçlar değişmekte ve buna paralel hukukun da değişmesi gerekmektedir.
Bir toplumun ihtiyaçlarına uygun hukuk düzeni kurmak veya mevcut yasalarda değişiklik yapıp yeni ihtiyaçlara uyum sağlamak  kolay  değildir. Bu nedenle yasa yapımında  çaba gösterenlerin yaptıkları işi takdir etmek ve yapıcı eleştirilerle onlara  yardımcı olmak gerekir.
Acaba KKTC nin yasal sorunları nelerdir?
Kuşku yok ki KKTC nin çok sayıda yasal sorunu vardır. Bu sorunları  bir bir ele alıp çözüm yolları arayabiliriz. Bunun için bizi en fazla rahatsız edenden başlamamız doğru olacaktır.

Avukatlarının ekonomik sorunları  
KKTC de genç bir hukukçu ile konuşunuz. Özellikle genç Avukatların karşılaştığı ekonomik güçlüklerin büyüklüğünü görürsünüz. Konuştukça bu konunun sorun olmaktan öte toplumsal bir yara haline geldiğini anlarsınız.

Kendi yaşamımdan örnek vererek  konunun önemini anlatmaya çalışayım. 1969 yılında  Baro imtihanını geçerek doğduğum yer olan Gazimağusada avukatlığa başladım. Yargıç olmadan önce 4 yıla yakın süre orada avukatlık yaptım. Mağusa Kazasında sadece 3 avukat vardı. Bir süre sonra iki avukatın daha geleceğini, işlerin azalacağını düşünerek kaygı duyuyorduk. Şimdi yüzlerce avukat var. Her yıl onlara sayısız avukat daha ekleniyor.
1973 yılında yargıçlık münhalına müracaat ederek  yargıç oldum. Benimle birlikte kaç kişi daha müracaat etti dersiniz? Hiç. Yani tek müracaat eden bendim. Daha doğrusu o tarihte Yüksek Mahkeme yargıç olabilecek adam arayıp bulamıyordu. Halbuki bu gün yüzlerce avukat  yargıç olmayı ümit etmektedir.

Toplumun temel taşı olabilecek insanların bir aile kurması, ailelerini geçindirecek  kadar  para kazanması ve toplumda iyi bir yer edinmesi gerek.
Sayısı her gün artan genç avukatlar  nasıl geçiniyorlar? Ailelerini nasıl geçindiriyorlar? İleride  nasıl geçinecekler? Bu  soruları sorduğumuz zaman ne kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu anlarız.

Avukatlar toplumun en değerli insanlarıdır. Dünyada birçok halk özgürlüğünü avukatlara borçludur. Birçok devlet avukatların mücadelesi sonucu kurulmuştur. Bu kadar önemli bir kesimin bu kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya olması herkesi ilgilendiren bir sorun değil mi?
Acaba bu çapta büyük bir sorun nasıl çözülebilir? Hemen yanıt verelim. Bu sorunu çözmek kolay değildir. Böyle bir sorunu ancak Hükümetler ciddi  plan ve  programlarla  çözülebilirler.
KKTC Hükümeti  bir zamanlar iflas eden bankaların yardımına koşmuştu.  Niçin toplumun göz bebeği olan gençleri koruyacak önlemler de almasın? Maalesef bu konuda hiçbir çaba gösterilmediğini,  avukatların ekonomik sorunlarının kanayan bir yara gibi devam ettiğini görüyoruz.

Bu çapta  bir sorun ancak tüm devlet olanakları kullanılarak çözülebilir. Ancak sorunun çözülmesine katkıda bulunmak isteyen bizler de  görüşlerimizi önererek  yardımcı olabiliriz. Şahsen önermeye çalıştığım çözüm yollarından biri İngiltere'de olduğu gibi  adli yardım sisteminin oluşturulmasıdır.

Adli yardım nedir?
Bir kişinin haksızlığa uğraması ve hakkını elde edememesi o kişiye zarar verir. Ancak verilen zarar bu kadarla sınırlı kalmaz. Bireylerin haksızlığa uğramasından tüm toplum zarar görür. Bir toplumda haksızlığa uğrayan ne kadar çoksa toplum o kadar büyük zarar görecektir. Bu durum toplumun gelişmesini önleyecektir. Şu halde  haksızlığa uğrayan her insanın Yargıya başvurmasında ve haklarını arayıp elde etmesinde  tüm toplumun menfaati  vardır.
O zaman sormak zorunda kalırız. Parası olmayan fakir insanlar Yargıya nasıl başvurabilecekler? Bunun için başta İngiltere olmak üzere  gelişmiş ülkelerde  bir daire oluşturulduğunu, müracaat edenlerin şikayetini ele alıp değerlendirdiğini ve davayı kazanma olasılığı yüksek olanların dava masraflarını  devletin karşıladığını görürüz. Adli yardım, haklı olma olasılığı olan, fakat dava masrafı ödeyecek parası olmayan kişilerin dava  masraflarının devlet tarafından ödenmesi demektir.  

Şikayetçi yine istediği avukata gidecektir. Davayı kazanırsa devlet ödediği masrafları karşı taraftan geri alabilir.  Böylece devletin katkısı ile hem ülkede daha fazla adalet gerçekleşecek hem de avukatlara daha fazla kazanç sağlanacaktır.
Dikkat edilirse bu yöntem daha fazla memur atayarak işsizlik sorununu çözme gibi yanlış ve sakıncalı bir yöntemden oldukça farklıdır.

Adli yardım AB nin üye devletlere tavsiye ettiği bir sistemdir. Kıbrıs gibi küçük bir yerde geniş çapta uygulanması için AB nin  ödenek ayırması söz konusu olabilir. Böylece AB,  KKTC yi dünyaya örnek bir ülke haline getirmek istediğini kanıtlayabilir.
Adli yardım gibi avukatların mali sorunlarını çözecek başka yöntemler de düşünebiliriz. Ben arayışa devam ediyor ve yazılarımda dile getiriyorum. Ancak konuyu dağıtmamak için avukatların geliri ile bağlantılı olan ikinci önemli konuya icra konusuna gelmemiz yerinde olacaktır.


KKTC de icra sorunu
İcra Yargının devamıdır. İcrasız Yargının bir anlamı yoktur. İcrası doğru çalışmayan bir ülkenin Yargısının tamam olduğu söylenemez.
Avukatların gelirlerinin önemli bir bölümü icra işlerinden gelir. Şu halde Avukatların ekonomik sorunlarına çözüm ararken icra sorununu da ele almak zorundayız.
İcra sorununa odaklandığımız anda  bunun yeni bir sorun olmadığını, 2000 li yıllardan beri bu sorunun Yargıyı meşgul ettiğini görürüz.

2000 li yıllarda hangi hukukçu ile konuşsanız icra ve tebliğ sorunundan şikayet ederdi. İncelediğimiz zaman bu şikayetlerde haklılık payı olduğunu görürdük. İcra ve tebliğ çok yavaşlamış ve günün ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmişti.

Acaba icra sorunu nasıl çözülebilirdi? Herhangi bir yasal sorun nasıl çözülebilir? Bu konuda ilk akla gelen yanıt  şöyle olabilir. Benzer sorun diğer ülkelerde de yaşanmış olmalıdır. Acaba onlar bu sorunu nasıl çözdüler? Bunun için dünyaya göz atmak ve bilgi sahibi olmaya çalışmak gerekmez mi? Başka ülkelerin çözdüğü bir sorunu çözmeye çalışırken onların deneyimlerinden yararlanmamız gerekmez mi? Diğer ülkelerin çözdüğü bir sorunu el yordamı ile çözmeye çalışanlara "Amerikayı yeniden keşfe çalışıyor" denir. Herhalde bu konuma düşmemiz ve boş yere zaman ve emek harcamamız doğru değildir.

Bugün internet ortamında herhangi bir sorunu çözmek için tüm dünyayı tarayabilir ve diğer ülkelerin benzer sorunu nasıl çözdüklerini araştırıp bulabiliriz. 2000 li yıllarda bu olanağa sahip değildik. Bu nedenle iki örnek üzerinde yoğunlaştık. Türkiye ve İngiltere.
Türkiye'de Kontinental sistem uygulandığı için oradaki icra hukukunun çok farklı olduğunu ve bu nedenle  izlenemeyeceğini gördük. Önümüzde tek seçenek olarak İngiltere kaldı.  İngiltere'de icra konusunda meydana gelen değişiklikleri incelediğimiz zaman büyük yenilikler olduğunu ve yeni düzenlemelerin iyi sonuçlar verdiğini gördük. İngiltere'deki değişiklikleri izleme durumunda karşı karşıya olduğumuz icra sorunlarının çözülebileceğini anladık.

Bu tür kapsamlı bir değişikliği sorunsuz  gerçekleştirebilmek için herhangi bir kuralı gelişigüzel alıp uygulamak doğru değildir. Sistemin tüm kurallarını eksiksiz öğrenmek  gerekir. Bu düşünce içinde 2003 yılında İngiltere Yüksek Komiserliğine başvurarak icra konusunda  İngilteredeki yenilikleri öğrenmek istediğimizi bildirdik. Buna yargıda bilgisayar teknolojisinden yararlanma konusunu da ekledik. İsteğimizin ne olduğunu   web sayfalarına doğru bir şekilde yazdılar. Ancak daha sonra AB projesi olan "Case management" denilen kuralları bize öğretmeye kalktılar. Yani ihtiyacımız olanı değil başka bir şeyi öğrettiler . "Case management" in eleştirisini başka bir zamana bırakalım ve o tarihte icra sistemini modernize etmenin doğuracağı sonuçları düşünelim.

Kanımca bunu yapabilseydik bugün Yargıda yaşadığımız sorunların hiç birini yaşamayacaktık. Borçlular  haksız yere hapiste tutulmayacaklardı. Yasama Meclisi yasa üstüne yasa yapmak zorunda kalmayacaktı.

İyi bir icra sistemi  borç alacak ilişkilerinin düzgün işlemesine, ekonominin gelişmesine neden olur. Buna paralel olarak  avukatların geliri de artar. 2003 yılında arzu ettiğimiz gibi icra sistemini modernize edebilseydik alacaklı alacağını gününde alabilecek, borçlu gereksiz yere ezilmeyecek ve avukatların geliri de kat kat artacaktı.

Doğru icra nasıl olmalıdır?
Bu değerlendirmeler bizi doğru icranın nasıl olabileceğine sorusuna götürmektedir. İngilterede ve diğer gelişmiş ülkelerde icraya ilişkin gelişmeleri  incelediğimiz zaman son 50 yılda büyük değişiklikler olduğunu görürüz. Acaba bu değişiklikler nelerdir?
a)Tebliğ ve icrada özelleştirme yöntemlerinden yararlanılmaya başlanmıştır.
b) Borçluların borçlarından şahısları ile değil malvarlıkları ile sorumlu oldukları ilkesi kabul edilmiş ve  kesin bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Bu nedenle borcunu ödeyemeyenlere hapis cezası verilmesi insan haklarına aykırı kabul edilmiş ve bu yöntem tarihe karışmıştır. Bu yapılırken borçlunun malvarlığına karşı icra çok süratli ve etkin bir hale getirilmiştir.

c)Borçluların mal varlıklarını kaçıramaması için etkin kurallar benimsenmiştir. Borcunu ödeyemeyene değil mal varlığını kaçırmaya teşebbüs edenlere hapis cezası verilmeye başlanmıştır. Borçluya ait olup kaçırılmak istenen malın eski mal sahibine dönmesi ve  icraya tabi olması sağlanmıştır. 

d)Borçlular mal varlıkları ile sorumlu oldukları için alacaklıların karşılığı olmayan bir kişiye  borç vermesi önlenmeye çalışılmıştır. Bunun için borç isteyenlerin mali durumunu öğrenme olanağı sağlayan yeni yöntemler geliştirilmiştir.
e)Kişisel iflas kurumu oluşturulmuştur. Böylece borcunu ödeyemeyen kişinin  hapse girmesi değil,  normal sade bir yaşam sürmesi, ekonomik yaşamdan kopmaması ve kazandığı zaman borcunu ödemesi sağlanmıştır.

f)İngiltere'de ipotekli mallara başka kişilerin haklarının karışması önlenerek ipotek edilen malın gününde ve süratle satışı sağlanmıştır. Halbuki bizde maalesef ipotekli alacaklı, kendi kabul beyanı ile başka kişilerin haklarının ipotekli mal üzerinde oluşmasına izin vermekte ve daha sonra  bu kişilerin haklarını da gasp etmeye çalışmaktadır. Bu nedenle ipotekli malın kapsamı tartışmalı hale gelmiştir. Bu nedenle en önemli icra yolu olan ipotek sistemi çalışamaz hale gelmiştir.

g)İngiltere'de borçlunun gelirinin normal sade bir vatandaş olarak yaşayabilmesi için ihtiyaç duyduğu kısım icra dışında kalmakta ve bunun üstünde olan kısım mal varlığına dahil kabul edilip taksit emri verilmektedir. Yani  borçlunun gelirinin iki bölümü titiz bir şekilde bir birinden ayrılmaktadır. Halbuki bizde gelirin iki bölümü birbirine karıştırılmıştır. Bunun sonunda  borçluya gereksiz yere hapis cezası verilmeye başlandığından yasa koyucu müdahale ederek borçluları korumak zorunda kalmıştır.  Bu müdahale gelire yönelik icranın tıkanmasına neden olmuştur.

İngilterede icra konusunda uygulanan daha başka ilkeler de olabilir. Bunları eksiksiz öğrenip uygulamak istiyorduk. Bu girişimimizde başarılı olsaydık avukatlar işlerini doğru bir uygulama üzerine inşa edeceklerdi. Daha çok kazanacak ve topluma daha büyük yarar sağlayacaklardı.

KKTC de yaşanan büyük sıkıntılar
Doğru bir icra sisteminin kurulamamış olması bir taraftan alacaklıları mağdur ederken diğer taraftan borçlulara büyük zarar vermiştir. Geliri olmadığı için hapse atılan insanlarla KKTC de ev satın alıp tüm satış koşullarını yerine getirdikleri halde evlerini tapusunu alamayan insanların çıkardığı acı sesler Yasama Meclisini çözüm aramak zorunda bırakmıştır. Büyük tartışmalar sonunda 12/2012 , 12/ 2013 , 29/2013, 12/2014 sayılı yasalar yapılmıştır. Acaba bu yasalar sorunu çözebildi mi?

Gönül rahatlığı içinde yapılan yasaların sorunu çözdüğünü söyleyemiyoruz. Bunun nedeni şudur. 2000 li yıllarda Yüksek Mahkemenin yapmak istediği gibi önce icra sistemini düzeltmek ve daha sonra diğer sorunlara el atmak gerekiyordu. Bu yapılmadığı için büyük sıkıntılar yaşanmıştır ve yaşanmaya devam etmektedir.

Devlet doğru icra sistemini kurmadan yanlış icra sistemindeki bozuklukları düzeltmeye kalkmıştır. Yanlış icra sisteminden mağdur olanların şikayetlerini dinleyerek çare bulmaya çalışmıştır. Bu girişimler mevcut icra sistemini durdurmuştur. Doğru icra da ortada olmadığı için ülkede büyük bir kaos yaşanmaya başlamıştır.

Eskiler bu olayı "arabayı atın önüne koymak" olarak anlatırlardı. Bir atın arabayı çekebilmesi için arabanın önünde olması gerekir. Eğer atı arabanın arkasına bağlarsanız arabayı çekemez. Bunun gibi doğru icra sistemini oluşturmadan yanlış icrada engeller çıkarılırsa mevcut icra da duracak ve yargı çıkmaza girecektir.

Bugün yaşadığımız sorunları çözmek için neler yapılmalı?
Kanımca geçmişte Yüksek Mahkemenin atmaya çalıştığı ilk adıma geri dönmek zorundayız.  Dolayısıyla  İngilterede son 50 yılda icraya ilişkin kabul edilmiş tüm kuralları  öğrenmekle işe başlamamız gerekir.

Bu kuralların tümünü  aynen kabul edecek değiliz. Ancak tümünü öğrenmek ve eksiksiz masaya yatırıp üzerinde çalışmak zorundayız. Bu nedenle Yasama Meclisine ilk adım olarak bu konuda ayrıntılı bir rapor hazırlatmasını ve tartışmak isteyen hukukçuların bilgisine getirmesini öneriyoruz. Bu rapor profesyonel bir rapor olmalıdır.

İngiltere'de icra konusunda kabul edilmiş tüm yasalar ve kurallar  önümüze konunca sağlıklı bir tartışma ortamına kavuşmuş olacağız. O zaman her hukukçu bu raporu gözden  geçirip kendi görüşünü söyleyerek katkı koyabilecektir. Bu yapılmadıkça bir kör dövüşü yaşamaya devam edebiliriz. Bir sorunu çözerken farkında olmadan başka sorunların çıkmasına neden olabiliriz.

İngiltere'de icraya ilişkin  tüm kurallar bize uygun olmayabilir. Bu kuralların bazılarını beğenmeyebiliriz.  İngiltere'de uygulamada halkın şikayetlerine kulak verip oradaki kuralların hatalarını da ortaya çıkarabiliriz. Önemli olan bu yönde ciddi bir çalışma içine girebilmektir.  En iyi icra sistemini oluşturma iradesi ile hareket edebilmektir.
Özetlersek doğru icrayı kurmadan yanlış icranın kusurlarını düzeltmeye çalıştık ve tüm sistemin paralize olmasına neden olduk . Başta  genç avukatlar olmak üzere  herkes bundan zarar gördü.

İlk aşamada doğru icra sistemini  oluşturarak  bu sıkıntılardan kurtulabiliriz.